BD’nin İllinois Üniversitesi’nden Ming Hsu ve ekibi, adil olma ve verimlilik söz konusu olduğunda beynin nasıl işlediğini aydınlatmak amacıyla bir araştırma yaptı. Hsu araştırmaya katılanlar için bir senaryo yazdı.
Gönüllülerden, açlıkla sarsılan az gelişmiş bir ülkedeki öksüzlere 100 kg gıda yüklü bir kamyonla yardım yaptıklarını düşünmeleri istendi.
Tüm çocuklara yardım götürülmesi için yolda harcanacak süre 20 kg yükün kaybedilmesine, buna karşılık çocukların yarısına yardım dağıtılması sadece 5 kg kayba neden olacaktı.
Gönüllülerin, daha az çocuğa mı ulaşmayı tercih edecekleri yoksa adil mi davranacakları sorusuna yanıt arayan araştırmacılar, katılımcıların MR’ını çekti.
Gönüllülerin beynindeki 3 bölgenin farklı şekilde ve karar sürecinde farklı zamanlarda aktif hale geldiği; acı, öfke, mutluluk, iğrenme gibi duygusal deneyimleri yöneten beynin insula adlı bölümünün eşitlik, putamen adlı bölümün verimlilik söz konusu olduğunda daha aktif olduğu görüldü. Beynin çekirdeğininse karar alındığında, hem verimlilik hem de hakkaniyet durumunda daha aktif olduğu gözlendi.
Araştırmacılar adil olma söz konusu olduğunda yargıların akıldan çok duygularla yönlendirildiği sonucuna vardı. Araştırma, Amerikan “Science” dergisinde yayımlandı.
Blog içeriğimi asrizamanlar.tumblr.com adresine taşıdım... Buradaki kayıtları arşiv amacıyla saklıyorum.
27 Mayıs 2008
Mahremiyet kalkıyor mu?
“Kişisel Verilerin Korunması Kanun Tasarısı” yasalaşırsa, tüm vatandaşların, tüm özel bilgileri bir havuzda toplanacak ve “istisnai” hükümlerle bu bilgilere erişim kolaylaşacak. NTVMSNBC, tartışılan tasarıyı uzmanlara sordu.
11 Eylül saldırılarından sonra başta ABD olmak üzere, tüm dünyada başlayan “terörle mücadele” çerçevesinde kişisel verilerin “güvenlik” amacıyla kullanılması çalışmaları, güvenlik ve özgürlük tartışmalarıyla hızlandırıldı. Türkiye’de de tartışma “vatandaşlık numarası” çıkınca “fişlenme” endişesiyle başlamıştı. e-devlet uygulaması ile, “vatandaşlık numarası” bilinen herkesin örneğin “vukuatlı nüfus kaydı” bilgilerine erişmek mümkündü. Bu endişeler giderilmeden hükümet, uzmanlara danışmadan “Kişisel Verilerin Korunması Kanun Tasarısı”nı hazırlayıp TBMM’ye sundu. Ancak tasarı komisyonda görüşülürken, adı öyle olsa da aslında kişisel verileri korumadığı, aksine tüm kişisel bilgilerin bir havuzda toplanmasını ve bu havuza çok sayıda gerekçeyle erişimi kolaylaştırdığı ortaya çıktı. Devlet şeffaflaşmıyor, aksine vatandaşı şeffaflaştırıyordu.
Tasarı “kişisel veri”yi “kimliği belirlenebilir gerçek ve tüzel kişilere ilişkin bütün bilgiler” olarak tanımlıyor ve bu bütün bilgilerin nasıl toplanacağı, nasıl korunacağı, nasıl kullanılacağını düzenliyor. “Bütün bilgiler” ifadesinin, sadece nüfus kütüğü, öğrenim düzeyi, adres, iş, sabıka, vergi, pasaport gibi ‘teknik’ kayıtlardan ibaret olmadığı da, tasarıdaki şu maddeyle açıklık kazanıyor:
“Irk, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep veya diğer inançlar, dernek, vakıf, sendika üyeliği, sağlık ve özel hayatla ilgili veriler kayıt altında işlenemez. Ancak kanunun öngördüğü bir zorunluluk dolayısıyla kamu yararına veya resmi olarak verilmiş bir görevin yerine getirilmesi amacıyla işlenebilir.”
Bu istisna net olarak tanımlanmadığından, tüm bu bilgilere iş yeri amirinden polise kadar, muhatap olmak durumunda kaldığınız tüm kişi ve kurumlar erişebilecek. Amir, memurunun tüm inançlarından, özel hayatındaki gelişmelerden ve hatta AIDS testi yaptırdığından haberdar olabilecek.
Tasarının TBMM Adalet Alt Komisyonu’nda görüşülmesi sırasında Emniyet, MİT ve Jandarma istihbaratı, “suç ve suçluyla mücadele” gerekçesiyle kamu ve özel kurumlardaki bilgilere erişim ve dosyalama yetkisi isteyince, tartışma büyüdü.
Muhalefet milletvekilleri, bu üç kurumun, vatandaşın psikolojik ve fiziki sağlığından hangi partiyi desteklediğine kadar tüm özel hayat bilgilerine erişip “fişlemesi”ne karşı çıktı. CHP’li İsa Gök “Devlet vatandaşın sevgilisinin kim olduğunu, gay olup olmadığını bile fişleyecek” diye itiraz etti. Komisyon Başkanvekili AK Parti’li Hakkı Köylü de tartışmalar üzerine toplantılara ara verdi, tüm kurumlardan tasarıya ilişkin tekrar görüş alınmasını istedi.
NTVMSNBC tartışılan tasarıyı, Türkiye Bilişim Vakfı Genel Sekreteri Behcet Envarlı ile İnternet ve Hukuk Portalı Yürütme Kurulu üyesi Avukat Fikret İlkiz’e sordu. Envarlı’nın verdiği bilgilere göre, tasarı öyle hazırlanmış ki, istihbarat kurumlarının ayrıca bir yetki istemesine gerek yok, tüm bilgilere zaten erişebilecekler. Fikret İlkiz’e göre de, tasarı bir yandan “yasak” getirirken, diğer yandan o kadar çok “istisna” getiriyor ki, istisnalar kaide olacak.
İlkiz ve Envarlı, tasarıyla oluşturulacak Kişisel Verileri Koruma Kurulu’nun hükümet tarafından oluşturulmasına da itiraz ediyorlar. Kurul üyelikleri için “uzman” olma şartı aranmadığına, yetkilerinin tam olarak belirlenmediğine dikkat çeken İlkiz ve Envarlı, hükümet tarafından atama ile oluşacak kurulun bağımsız bir denetleme görevi yapamayacağını savunuyorlar.
Tasarının tam metni
11 Eylül saldırılarından sonra başta ABD olmak üzere, tüm dünyada başlayan “terörle mücadele” çerçevesinde kişisel verilerin “güvenlik” amacıyla kullanılması çalışmaları, güvenlik ve özgürlük tartışmalarıyla hızlandırıldı. Türkiye’de de tartışma “vatandaşlık numarası” çıkınca “fişlenme” endişesiyle başlamıştı. e-devlet uygulaması ile, “vatandaşlık numarası” bilinen herkesin örneğin “vukuatlı nüfus kaydı” bilgilerine erişmek mümkündü. Bu endişeler giderilmeden hükümet, uzmanlara danışmadan “Kişisel Verilerin Korunması Kanun Tasarısı”nı hazırlayıp TBMM’ye sundu. Ancak tasarı komisyonda görüşülürken, adı öyle olsa da aslında kişisel verileri korumadığı, aksine tüm kişisel bilgilerin bir havuzda toplanmasını ve bu havuza çok sayıda gerekçeyle erişimi kolaylaştırdığı ortaya çıktı. Devlet şeffaflaşmıyor, aksine vatandaşı şeffaflaştırıyordu.
Tasarı “kişisel veri”yi “kimliği belirlenebilir gerçek ve tüzel kişilere ilişkin bütün bilgiler” olarak tanımlıyor ve bu bütün bilgilerin nasıl toplanacağı, nasıl korunacağı, nasıl kullanılacağını düzenliyor. “Bütün bilgiler” ifadesinin, sadece nüfus kütüğü, öğrenim düzeyi, adres, iş, sabıka, vergi, pasaport gibi ‘teknik’ kayıtlardan ibaret olmadığı da, tasarıdaki şu maddeyle açıklık kazanıyor:
“Irk, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep veya diğer inançlar, dernek, vakıf, sendika üyeliği, sağlık ve özel hayatla ilgili veriler kayıt altında işlenemez. Ancak kanunun öngördüğü bir zorunluluk dolayısıyla kamu yararına veya resmi olarak verilmiş bir görevin yerine getirilmesi amacıyla işlenebilir.”
Bu istisna net olarak tanımlanmadığından, tüm bu bilgilere iş yeri amirinden polise kadar, muhatap olmak durumunda kaldığınız tüm kişi ve kurumlar erişebilecek. Amir, memurunun tüm inançlarından, özel hayatındaki gelişmelerden ve hatta AIDS testi yaptırdığından haberdar olabilecek.
Tasarının TBMM Adalet Alt Komisyonu’nda görüşülmesi sırasında Emniyet, MİT ve Jandarma istihbaratı, “suç ve suçluyla mücadele” gerekçesiyle kamu ve özel kurumlardaki bilgilere erişim ve dosyalama yetkisi isteyince, tartışma büyüdü.
Muhalefet milletvekilleri, bu üç kurumun, vatandaşın psikolojik ve fiziki sağlığından hangi partiyi desteklediğine kadar tüm özel hayat bilgilerine erişip “fişlemesi”ne karşı çıktı. CHP’li İsa Gök “Devlet vatandaşın sevgilisinin kim olduğunu, gay olup olmadığını bile fişleyecek” diye itiraz etti. Komisyon Başkanvekili AK Parti’li Hakkı Köylü de tartışmalar üzerine toplantılara ara verdi, tüm kurumlardan tasarıya ilişkin tekrar görüş alınmasını istedi.
NTVMSNBC tartışılan tasarıyı, Türkiye Bilişim Vakfı Genel Sekreteri Behcet Envarlı ile İnternet ve Hukuk Portalı Yürütme Kurulu üyesi Avukat Fikret İlkiz’e sordu. Envarlı’nın verdiği bilgilere göre, tasarı öyle hazırlanmış ki, istihbarat kurumlarının ayrıca bir yetki istemesine gerek yok, tüm bilgilere zaten erişebilecekler. Fikret İlkiz’e göre de, tasarı bir yandan “yasak” getirirken, diğer yandan o kadar çok “istisna” getiriyor ki, istisnalar kaide olacak.
İlkiz ve Envarlı, tasarıyla oluşturulacak Kişisel Verileri Koruma Kurulu’nun hükümet tarafından oluşturulmasına da itiraz ediyorlar. Kurul üyelikleri için “uzman” olma şartı aranmadığına, yetkilerinin tam olarak belirlenmediğine dikkat çeken İlkiz ve Envarlı, hükümet tarafından atama ile oluşacak kurulun bağımsız bir denetleme görevi yapamayacağını savunuyorlar.
Tasarının tam metni
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)