
Blog içeriğimi asrizamanlar.tumblr.com adresine taşıdım... Buradaki kayıtları arşiv amacıyla saklıyorum.
11 Kasım 2008
12 Ekim 2008
güneşi özledik...

bayram tatilinin bitişinin son pazar gününde eskişehir'den eve kabus gibi bir rötarla gelen doğu ekspresinde, fenerbahçe kayseri maçında statta olmama engel olan bir yolculukla geldim. kulaklarımdaki ümit aktan'ın içimi bulandıran, buram buram fenerbahçe fesatlığı kokan bol çızırtıyla karışan sesi de cabası... (o yüzden ayrıca bir kahırlıyım)
işler çok fena.. takım kötü, tren rötar yaptıkça yapıyor...
tren nihayet eve taşıyor beni. televizyondan tekrarı izliyorum. her taraf küfür kıyamet... bütün fenerbahçe fesatları bugünü beklemiş sanki. en kötüsü de bizim içimizdeki fesatlık.
....
90li yıllarda takım taraftarına benzemediği için kızardık. tribunler yenilgiyi kabullenmiyor, yenilse bile mücadelede ısrar istiyordu ama o yıllarda kurulan bütün takımlar bundan çok uzaktı. 2000lerde takım önce daum'la sonra zico'yla bunu öğrenmeye başladı.. artık geriden gelmek fenerbahçe takımlarının bir kaç istisna maç dışında yenilgiyi kafasında kabullenmesi anlamına gelmiyordu. takım inanıyor, başını eğmiyor ve maçı kazanmasını biliyordu.
bunu büyük zorlukları aşarak öğrendiler. çok acı çektiler. geçmişte sırf inanmamışlığı yüzünden çevirimediği maçları çevirecek kudreti daima içlerinde bulmayı öğrendiler. hem de ne acıdır ki taraftara rağmen öğrendiler. (alex gibi bir efsaneyi kombinemle izleme kısmeti bulduğuma şükrederken onun da bu tribünlerden yuhalama ıslık yediğini hatırladım. tuhaf oldum.) örneğin deplasmandaki sevilla maçındaki ilk on dakikada olanlar kadıköy'de yaşanmış olsa volkan küfür kıyametten iyice saçmalar, büyük ihtimalle takım da maçı çeviremezdi.
oysa şimdi tribünler o eski günlerindeki gibi değil. artık onlar daha çok yenilmişliği kabul ediyor. yüreklendirmek yerine yerden yere çarpıyor. fenerbahçe fesatlarına zemin hazırlıyor.
bir fesatlık yapıp fenerbahçenin büyümesini küçümsemek istemem ama bu taraftar-müşteri ikilemi çok önemli. fenerbahçe bir spor kulübü olarak elbette spor endüstrisinin içinde olacaktir. sattığı bir takım şeylerden para kazanarak varlığını daima güçlü kılacaktır. ama sattığı şeyin gerçekte bir "kültür ve yaşam biçimi" olduğunu asla unutmadan. bunu yozlaştırabilecek her konunun üzerine titreyerek. bu konuda titizlenmek de elbette öncelikle "taraftarın" sorumluluğudur.

artık fenerbahçe taraftarının da kendisini müşteriden ayırması gerekiyor. Fenerbahçe'yi bir marka tutkusu olarak sevemeyiz. o zaman takıma bakarken "kötü mal", yönetime kızarken de çok sevdiği markasına kötü mal üreten yönetici oldukları için kızarsınız. böyle düşünüyorsunuz paranızı geri isteyin ve bu stadyumdan uzak durun.
çünkü fenerbahçe bir yaşam kültürüdür. özü de sevgiye dayanır. o güzelim marşımızı bağıra bağıra söylerken daima "hiç bir kulüpte olmayan bu dostluk.." deriz.
artık taraftar olarak bazı tabularımızı oluşturmamız gerektiğini ve bunu da kendisini müşteri olarak algılayan potansiyel taraftarlarımıza öğretmemiz gerektiğini düşünüyorum. nedir bunları konuşalım bence... artık taraftar grupları, forumları vs. bunları daha çok konuşmalıyız. bağnazlıklar üretmeden bazı değerlerimizi koruyacak gelenekler artık iyice şekillenmeli. (kaptanlık geleneğimiz bile tam olarak tarif edilecek bir olgu değil maalesef.. )
mesela bunlar neler olabilir?
fenerbahce taraftarı şartlar ne olursa olsun kutsal oldugunu dusundugu formasını giyenlere asla küfür etmez. onlari elestirse bile herzaman formaya saygi duyarak elestirir. fenerbahçe stadı adı, yeri, konumu, binası değişsebile bizim için kutsal bir mabettir.. mabete biz herzaman fenerbahçe sevgimizi sunmak için geliriz. o gün fenerbahçe kazanabilir de kaybedebilir de.. ama önemli olan bizim mabedimize geliş nedenimizdir. fenerbahçe sevgisini, takımın ve kendi yüreğimizde çoşturmak için bir aradayız... Bu oyunda ve mücadelede stadyuma gelen bizlere düşen görev budur: Fenerbahçe sevgisini yüreklerde çoşturmak, kulübü hep ileriye iteklemek... iş yerine gidince arkadaşlarımla birlikte aragones'e ya da aziz yıldırım'a kızabilirim. gelip forumlarda, bloglarda eleştirilemi yaparım. ama stadyuma başka bir şey için gelirim.
çünkü fenerbahçe taraftarı takımı asla yalnız bırakmamasıyla meşhur ve güçlüdür. fenerbahçeliyi yenilgi kadar üzen şey boş tribünlerdir.
taraftar, herkesin inancını yitirdiği bir zamanda, sırf o yitirmediği için mucizeler gerçekleştiğine inandır.
bunu sevgisiyle yapar. nefretle beslenen sevgi kendini zehirler...
fenerbahceli olmanın tamamen karşılıksız sevgiyle mümkün olabileceğini unutmamak gerekiyor. (o kadar karşılıksız ki iyilik yaptığında allahtan sevap bile beklemeyecek kadar yürekten ve bilgece).
10 Ekim 2008
çanlar kimin için çalıyor?
DÜZELTME: Bu yazıya vesile olan ve aşağıdaki linkte yer alan yazıya tıkladığınızda "Haberin yayını durdurulmuştur" ibaresiyle karşılaşıyorunuz. Yazar olarak adı geçen Posta gazetesi yazarı konuyla ilgisi olmadığını, böyle bir yazıya adı karıştırıldığı için üzgün olduğunu söylemiş. Ne merem bir tezgah donuyor anlamadim. Zaten yazıyı "piyasaya" sürenler de asıl amaçlarına ulaşmış görünüyorlar. Pek çok forumda bulabiliyorsunuz ve binlerce insan birbirine forvırtlamaya başladı bile...
aşağıdaki yazının tepkisine sebep olan sözkonusu yazıyı okumak isteyenler buraya tıklayarak okuyabilirler.
İnternette şöyle bir haberden haberdar edildim ve okur okumaz bu cevabı yazdım. Onlar bu cavabımı yayımlar mı bilmem ama ben kendimi durduracak değilim. Bu yazıya başlamadan önce bahsettiğim yazıyı okumanızı rica ediyorum.
Adına terör, "düşük yoğunluklu savaş", ihanet, bilmem ne denilen bu İĞRENÇ "SAVAŞ"IN İKİ TARAFINDA DA DEĞİLİM NE MUTLU Kİ... benim için bu iğrenç savaşın kirli iki tarafı var:
1- On binlerce yıldır benzer insanların yaşadığı "o" diyarlarda, içinden söküp atılmasına fırsat verilmeyen cehaleti pompalayıp Kürt faşizmiyle kan ve kötülüğün gücünü elinde tutmaya calisanlar...
2- Bu memlekette yaşayan yüzlerce farklı rengin, kültürün, dilin olduğu gerçeğine inatla direnerek içi boş bir TÜRK FAŞİZMİ pompalayanlar bir diğer tarafı oluşturuyor...
Ve maalesef ikisinin de dili bir birinin aynısı...
Bu yazıdaki gibi savaşçı, kan ve nefretten beslenen "terörist" ağzı çok büyük bir tehlikenin habercileri…
Hitler milyonlarca Yahudiyi fırınlarda canlı canlı yakarken yahudileri aynen bu yazının yazarı gibi görüyordu... Çünkü sorunu genetik ver ırkçı görüyordu. Bu bakışın sonu milyonlarca masum insanın vicdandan tamamen yoksun ölümleriyle bitti…
Teröristin biri “oraların” saf insanlarının evlerine gidip propaganda yapsa, tam da bu yazıyı örnek gösterirdi herhalde. Üstelelik "Bakın gördünüz mü, sizi nasıl da aşağılıyorlar, nasıl da kendilerinden saymıyorlar, nasıl da sizi ezilmesi gereken bir böcek gibi görüyorlar, haklarımızı hukukla falan çözemeyiz. Alın elinize silahı bizimle birlikte dağda savaşın" derdi herhalde… Ucuz faşizm sosunu da eklediniz mi yemeyen de kalmazdı.
Çünkü terör böyle sakat düşünüyor… Propagandasını yaparken bu adamlar gibi düşünüyor.
Bu iğrenç yazıyı okuyan ve gerçekten ülkesini, devletini bütün samimiyetiyle sevmeye çalışan Türk saflar da bu tip adamların ucuz faşizm sosuyla söylenmiş sözlerine kanarak okuldaki KÜRT KANKASINDAN, İŞYERİNDEKİ ARKADAŞINDAN, KOMŞUSUNDAN tiksinmeye başlar. Hatta bu adam gibi hayatta "biyerlere gelmiş" Kürtlerin sahip olduğu her hak için adeta "bahşedilmiş" hakmış gibi davranır. “HEPİMİZ KARDEŞİZ AMA BEN ABİYİM!” KÜSTAHLIĞINA GİRİŞ..
İşte bir savaş böyle sapık düşünceli insanların birbirimize "fesat faşizm" pompalamasıyla çıkartılıyor. Böylece iki terörist birbirlerinin ekmeklerine yağ sürüyorlar. “Vatansever teröristler”, bu ülkeyi Türklerin kafalarında artık "onlar" ve "biz" olarak ikiye bölerek "HAİN" TERÖRÜN AMACINA HİZMET EDİYORLAR.
OYUNA GELMEYELİM... Faşizmin salyalarını akıttığı bir dönemde asker arkadaşını birbirine düşman edecek bu ruh haline izin vermeyelim... Unutmayalım ki HER TÜRK BİRAZ KÜRTTÜR, HER KÜRT BİRAZ TÜRKTÜR... Bu koftiden milliyetçi ağıza bulaşmayalım, BİRBİRİMİZİ İNATLA DAHA COK SEVELİM...
Faşizim ya "hain" teröristler yaratır ya da "vatansever" teröristler... ama vatansaver de olsa, hain de olsa TERÖRÜN AMACI HEP AYNIDIR: KORKUTMAK, DEHŞETE DÜŞÜRMEK, BİRBİRİNE DÜŞÜRMEK, TOPLUMU İSTEDİĞİ ZAMAN KAOUSA SÜRÜKLEMEK... Bu adamlar için "söz konusu terörse gerisi teferruattır"...
Not: Bu yazı alenen hukuka aykırı bir yazı... Hukuk sadece hain terör için değildir ve aynı zamanda vatansever teröristler için de çalıştığında adil olacaktır... Bu yazı "HALKI SINIF, IRK, DİN, MEZHEP VE BÖLGE FARKLILIĞI GÖZETEREK KİN VE DÜŞMANLIĞA TAHRİK" suçu işlemektedir. UMARIM HUKUK GEREĞİNİ YAPAR. (Hukukun, gereğini yapmaması da mafyaya, teröriste bal kaymak olmaktan başka hiç bir işe yaramıyor.)
aşağıdaki yazının tepkisine sebep olan sözkonusu yazıyı okumak isteyenler buraya tıklayarak okuyabilirler.

Önce gülümsemeler gelir...
ardından yalanlar...
ve sonunda silahlar...
Roland D.
ardından yalanlar...
ve sonunda silahlar...
Roland D.
İnternette şöyle bir haberden haberdar edildim ve okur okumaz bu cevabı yazdım. Onlar bu cavabımı yayımlar mı bilmem ama ben kendimi durduracak değilim. Bu yazıya başlamadan önce bahsettiğim yazıyı okumanızı rica ediyorum.
.....
Adına terör, "düşük yoğunluklu savaş", ihanet, bilmem ne denilen bu İĞRENÇ "SAVAŞ"IN İKİ TARAFINDA DA DEĞİLİM NE MUTLU Kİ... benim için bu iğrenç savaşın kirli iki tarafı var:
1- On binlerce yıldır benzer insanların yaşadığı "o" diyarlarda, içinden söküp atılmasına fırsat verilmeyen cehaleti pompalayıp Kürt faşizmiyle kan ve kötülüğün gücünü elinde tutmaya calisanlar...
2- Bu memlekette yaşayan yüzlerce farklı rengin, kültürün, dilin olduğu gerçeğine inatla direnerek içi boş bir TÜRK FAŞİZMİ pompalayanlar bir diğer tarafı oluşturuyor...
Ve maalesef ikisinin de dili bir birinin aynısı...
Bu yazıdaki gibi savaşçı, kan ve nefretten beslenen "terörist" ağzı çok büyük bir tehlikenin habercileri…
Hitler milyonlarca Yahudiyi fırınlarda canlı canlı yakarken yahudileri aynen bu yazının yazarı gibi görüyordu... Çünkü sorunu genetik ver ırkçı görüyordu. Bu bakışın sonu milyonlarca masum insanın vicdandan tamamen yoksun ölümleriyle bitti…
Teröristin biri “oraların” saf insanlarının evlerine gidip propaganda yapsa, tam da bu yazıyı örnek gösterirdi herhalde. Üstelelik "Bakın gördünüz mü, sizi nasıl da aşağılıyorlar, nasıl da kendilerinden saymıyorlar, nasıl da sizi ezilmesi gereken bir böcek gibi görüyorlar, haklarımızı hukukla falan çözemeyiz. Alın elinize silahı bizimle birlikte dağda savaşın" derdi herhalde… Ucuz faşizm sosunu da eklediniz mi yemeyen de kalmazdı.
Çünkü terör böyle sakat düşünüyor… Propagandasını yaparken bu adamlar gibi düşünüyor.
Bu iğrenç yazıyı okuyan ve gerçekten ülkesini, devletini bütün samimiyetiyle sevmeye çalışan Türk saflar da bu tip adamların ucuz faşizm sosuyla söylenmiş sözlerine kanarak okuldaki KÜRT KANKASINDAN, İŞYERİNDEKİ ARKADAŞINDAN, KOMŞUSUNDAN tiksinmeye başlar. Hatta bu adam gibi hayatta "biyerlere gelmiş" Kürtlerin sahip olduğu her hak için adeta "bahşedilmiş" hakmış gibi davranır. “HEPİMİZ KARDEŞİZ AMA BEN ABİYİM!” KÜSTAHLIĞINA GİRİŞ..
İşte bir savaş böyle sapık düşünceli insanların birbirimize "fesat faşizm" pompalamasıyla çıkartılıyor. Böylece iki terörist birbirlerinin ekmeklerine yağ sürüyorlar. “Vatansever teröristler”, bu ülkeyi Türklerin kafalarında artık "onlar" ve "biz" olarak ikiye bölerek "HAİN" TERÖRÜN AMACINA HİZMET EDİYORLAR.
OYUNA GELMEYELİM... Faşizmin salyalarını akıttığı bir dönemde asker arkadaşını birbirine düşman edecek bu ruh haline izin vermeyelim... Unutmayalım ki HER TÜRK BİRAZ KÜRTTÜR, HER KÜRT BİRAZ TÜRKTÜR... Bu koftiden milliyetçi ağıza bulaşmayalım, BİRBİRİMİZİ İNATLA DAHA COK SEVELİM...
Faşizim ya "hain" teröristler yaratır ya da "vatansever" teröristler... ama vatansaver de olsa, hain de olsa TERÖRÜN AMACI HEP AYNIDIR: KORKUTMAK, DEHŞETE DÜŞÜRMEK, BİRBİRİNE DÜŞÜRMEK, TOPLUMU İSTEDİĞİ ZAMAN KAOUSA SÜRÜKLEMEK... Bu adamlar için "söz konusu terörse gerisi teferruattır"...
Not: Bu yazı alenen hukuka aykırı bir yazı... Hukuk sadece hain terör için değildir ve aynı zamanda vatansever teröristler için de çalıştığında adil olacaktır... Bu yazı "HALKI SINIF, IRK, DİN, MEZHEP VE BÖLGE FARKLILIĞI GÖZETEREK KİN VE DÜŞMANLIĞA TAHRİK" suçu işlemektedir. UMARIM HUKUK GEREĞİNİ YAPAR. (Hukukun, gereğini yapmaması da mafyaya, teröriste bal kaymak olmaktan başka hiç bir işe yaramıyor.)
8 Ekim 2008
ilk değil...

Artık forumlarında pek çok şeyin iyice kabak tadının verdiği ortamına rağmen, antu.com'da duayen bir kaç yazarı takip etmek hala büyük bir zevk benim için.
Bunların en önemlilerinden sayılan, aynı zamanda "Bu aşk bizi canlı tutacak" gibi harika bir kitabın da yazarı olan Bozkurt Yılmaz abimiz yine çok güzel bir yazı yazmış. Okumalı, okutmalı diye düşündüm. Pişman olmayacaksınız.
Üstelik hemen altında da yıllardır her türlü yazısını keyifle okuduğumuz ve araştırmaya dayalı analiz yazılarıyla yıllardır yıldızı hızla yükselen (üstelelik ve bu yılın antu taraftar ödüllerinde "yılın antu üyesi" ünvanını hakederek almış) Ziya Aktürer'in yine ufkumuzu açan bir yazısı yer alıyor.
Sorunlar ve çözümleri konusunda çok farklı fikirler ileri sürülebilir tabi. Saygılı olmak uygarlığın bir gereği.. Üstelik bu gibi konularda doğrunun "tek" olduğunu düşünmeyenlerdenim. Ama bir şartla: farklı fikilerin doğru ve sağlıklı bir" yaklaşım" geliştirmeye yardımcı olmaya çalıştığına ikna olduğumda. Futbol medyamızın yapamadığı da bu maalesef: doğru ve sağlıklı bir "yaklaşım" geliştirilmesine çaba harcamak.. Bu yüzden böyle yazıları önemsiyorum.
ikisi birden ayni linkte: "ilk değil..."
20 Eylül 2008
Fenerbahçe - Gençlerbiliği

Türkiye ligine kötü başlayan Fenerbahçe, ikinci yarısında çok iyi oynadığı ve maçı neredeyse çevirebileceği bir maçta Porto'ya yenilince kopan saçma sapan kıyamete rağmen keyfimizi bozmuyoruz ve maça gidiyoruz.
Aklı başında insanların hüküm sürdüğü hiç bir diyarda, daha 4 maç üst üste ideal kadrosuyla oynayamamış bir takımın, hocanın, kulübün futboluna bakarak felaket havası yaratılmaz.
Kazanması da kaybetmesi de berabere kalması da olay mertebesinde olan, Türkiye'nin en renkli ve keyifli kulubünün tribünlerinde maç izlemek için yola çıkıyoruz. Hedef: önce Nazlı'da bira, sonra yoğurtçuda buluşma en sonra da biz tribünde, takim sahada eğlencenin dibine vurmaca.. Hadi hayırlısı.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)